İşçi sınıfından bir Türk kadını olan Arife, 5 yıldızlı bir otelde temizlikçi olarak çalışmakta ve Türkiye'deki sosyal statüsü nedeniyle evde de çalışmaktadır. Cumhurbaşkanlığı seçimleri sırasında ve tatil izinleri öncesinde dışavurumcu bir şekilde ifade edilen rutin hayatından bir kesit.

Noon, ailesiyle birlikte Suriye'deki bir kampta yaşayan dokuz yaşında sessiz ve düşünceli bir çocuktur. Kampların durumu hakkında pek çok soruyla boğuşan Noon, okuldan döner ve diğer çocukları gözlemleyerek babasının mezarına gider; burada suçlama ve babasına duyduğu özlem gibi çelişkili duygular iç içe geçer. Noon kampa bakan bir tepenin üzerinde dururken, babasından miras kalan özgürlük kavramıyla ve bu zor ortamda bunun gerçekte ne anlama geldiğiyle boğuşur. Noon, kamptaki zeytin ağacını içsel düşüncelerinin sessiz bir tanığı olarak kabul eder ve kendini onun yaprakları arasına atarak aradığı babanın kucağını ve kampın sınırlarının dışına çıkmasına izin veren bir tefekkür alanı bulur.

Film, Kendi topraklarında yaşamayı seçen Yugra sakinleri ve Khanty, Mansi ve Ruslar hakkındaki beş kahramanı ve beş hikayeyi konu eder.

Uzun metrajlı belgesel film, 12 yıllık savaşın ardından Suriye sokağının siyasi, ekonomik ve sosyal gerçekliğine, en popüler spor olan futbol ve dünyanın en önemli etkinliği olan “Katar 2022 Dünya Kupası” üzerinden ışık tutuyor. Acı gerçeklikten uzaklaşmanın bir aracı olarak bu spora yönelik etkileşim, bağlılık ve fanatizmdeki farklılığın izini sürdü. Yerel kimliğin zayıflığını ve ülkedeki spor sektörünün kötüye gittiğini ortaya koydu.

Bedri Rahmi Eyüboğlu, hem aile hayatı ile sanat kariyerini dengeleme becerisi hem de yetiştirdiği başarılı öğrencilerle Türk sanatına önemli katkılarda bulunmuş çok yönlü bir isim olarak tarihe damgasını vurmuştur. Anadolu folkloruna olan bağlılığını estetikle harmanlayıp şiire aktararak Türk kültür hayatına yeni bir bakış açısı getirdi. Kendine özgü sanatsal vizyonunu ve hayata bakışını kendi filmleriyle titizlikle belgeledi. Bu belgesel için, Bedri Rahmi gibi önemli bir figürün hayata ve sanata nasıl baktığına ilk elden bir bakış sunan 8,5 saatlik canlı 8mm görüntüleri özenle damıttık ve derledik. Belgesel, arkadaşları, öğrencileri ve aile üyelerinin anılarıyla zenginleştirildi ve bu görsel arşivler kullanılarak kurgulandı. Ara Güler, Cengiz Bektaş ve Devrim Erbil gibi değerli isimlerle yapılan röportajlarla hayat bulan belgesel, aile üyelerinin kişisel deneyimleriyle daha da derinlik kazanıyor.

Sindh'in kalbinde, genç bir çocuk yağmurla ıslanan hayallerini yeniden yazıyor. Sınıfların nehirlere dönüştüğü ve derslerin dirençle aktığı bir sel hikayesi. Genç bir ruhun hayatın ufkunu yeniden tanımlamasına tanıklık edin. Genç bir Kubargoth hayalperestinin anlatısını açığa çıkarırken bu yolculukta bizimle birlikte yer alın. Onun için yağmur sadece gökyüzünden gelen su değildir. Onun gözünden, iklimin acımasız güçleri tarafından yeniden şekillendirilen ve her damlacığın bir dayanıklılık ve dönüşüm hikayesi anlattığı bir dünyaya göz atıyoruz.

Yaratıcı süreçten yorulan yaşlı bir ressam, molozların arasında bulduğu kırık bir enstrümanı tamir eder. Öğrencileri enstrümanı çalabilecek birini ararken, savaşın yaralarını taşıyan başka sanatçılarla tanışırlar.

Amerikalı çiftçi Justus Walker, Rusya'da yaşadığı 30 yıl içinde başarılı bir girişimciye dönüştü. Tüm bu yıllar boyunca Sibirya'da "Amerikan rüyasını" gerçekleştirmek için çalıştı. Eski haydutlar onun sadık dostları olurken, iyi kalpli köylüler ona karşı komplo kurar ve yabancıyı uzaklaştırmaya çalışırlar. Bir kış günü, Justus ailesini de yanına alarak, evini ve ailesini geride bırakarak aziz hayalinin peşinde bilinmeyen bir yöne doğru yola çıkar. Bu film "Neşeli Sütçü "nün hayatını anlatan bir trajikomedi.

Marisco ailesi, Fransa sınırına yakın bir Navarra vadisinin son sakinleri. Bir zamanlar kaçakçılığın patronları olan bu aile artık sadece çiftçilik yapıyor ve bu yıl Juan ve Carmen elmas evlilik yıldönümlerini kutluyorlar.

"Ruhun Manzarası", izleyicileri içsel bir yolculuğa davet eden, çarpıcı Endonezya manzaraları ile dönüştürücü kendini keşfetme anlarını karşılaştıran kısa bir görsel şiirdir. Görüntüler, müzik ve şiirsel hikaye anlatımıyla izleyicilere Dünya ile bağlantılarını derinleştirmeleri ve iç huzuru bulmaları için ilham vermeyi amaçlıyor.

Senegal'in güneyindeki bir sahilde, bir grup balıkçı kıyıdaki bir kulübede birlikte yaşıyor. Kendilerine ait bir tekneleri olmadığı için genellikle günlük olarak kiralanıyorlar. Havanın kötü olduğu uzun bir dönem boyunca denizde iş bulamazlar. Bu yüzden kıyıda küçük işler yaparak geçinmek ve hepsinden önemlisi zaman öldürmenin yollarını bulmak zorundadırlar.

Aysun Bademsoy'un Berlin-Kreuzberg'deki Türk kadın futbolcuları uzun süreli gözlemi, ilk karşılaşmalarından 30 yıl sonra yeni nesle odaklanıyor. Almanya'da doğup büyümüş bu insanlar hâlâ kendilerine şu soruyu soruyorlar: Burada gerçekten kabul gördüğümüzü hissediyor muyuz? Sanki hayatlarını hâlâ kültürel bir yarılma belirliyor. Bugün anneleri 1990'lara dönerek, futbol oyununun özgürleşme alanı sağladığı bir gençliği anımsıyor. Bugün kızlarının dünyası futbol sahasının ötesinde: Instagram, kendini keşfetme ve aile sorumluluğu arasında yatıyor. Aysun Bademsoy, arayış içinde olan insanları gösteriyor. Filmi sadece eski futbolcuların çok katmanlı bir portresini çizmekle kalmıyor, aynı zamanda hayat yollarının nesiller boyunca nasıl şekillendiğine dair sorular soruyor.

Safranbolu tarih boyunca safran üretiminde etkin bir rol oynamıştır ve günümüzde de safran üretimi her yıl artarak devam etmektedir. Bölgedeki üreticiler safranın katma değerini artırmak için safranı yeniliklerle buluşturuyor. Genç ziraat mühendisi ve safran üreticisi Mine'nin safranla ilgili önemli gelecek planları bulunurken, İstanbul'dan Safranbolu'ya gelerek doğal ve sağlıklı yaşama ilk adımını atan Habibe de safranı yapmaya başladığı lezzetli ekşi mayalı ekmeklerle buluşturdu ve Safranbolu'daki fırınında safranlı ekmekler satmaya devam ediyor.

Jazz My Home, Fransa’nın başkenti Paris’te sanatlarını icra eden 9 siyah Amerikalı jazz müzisyeni ile “benim evim nerede?” sorusu etrafında göçmenlik, ırkçılık, jazz, Avrupa’da siyah olmak gibi konuları tartışmaktadır. Belgesel Paris’in “underground” jazz mekanlarının ambiyansını izleyicilerle buluşturmaktadır.

Cumhuriyet dönemi aydınlarının unutulamaya yüz tutmuş anılarının hayat bulduğu, Hatay ve Malatya yakın tarihine ışık tutan bir belgesel film.

Bir ömür ne kadar hüzün ve sevinç taşır? Kore Savaşı'na gönüllü olarak katılan merhum Gazi İbrahim Ak'ın yaşam öyküsü, eşi ve kızının ağzından gözler önüne seriliyor. Kendisini saygı ve sevgiyle anıyoruz...

Türkiye'de 6 Şubat 2023 Depremi'nin yarattığı psikolojik yıkım.

Bu belgeselin kahramanları, akıl hastalığı gecesinde yaşayan ateş böcekleridir. Bizi karanlıktan görülmeye, kabul edilmeye, bütünleşmeye çağırıyorlar. Bir teşhis nedeniyle değil, oldukları gibi tanınmak iyileşmelerinin bir parçası.

Yüzyıllardır yaşadıkları topraklardan sürgün edilen büyük dedelerim, 1923 yılında Ortodoksların yeni vatanı Yunanistan'da yaşamaları emredildiğinde, Müslümanların Türkiye'ye sürüldüğü evleri doldurarak mübadil olmuşlar. Geri dönüş yolculuğu yapmaya ve onların ve daha milyonlarca kişinin hikâyesini anlamaya karar vermem için aradan yüz yıl geçmesi gerekti.

Kıbrıs sorununun ardından İmrozlu (Gökçeadalı) Rumların başına gelen talihsiz ve üzücü olayların hikâyesi.

Gaspard Delanoe çömelme sanatı hareketine katıldı ve arkadaşlarıyla birlikte Paris'te terk edilmiş bir binayı işgal etti. Bina kısa sürede, çeşitli nesneleri toplayarak en üst katta Dadaist bir müze oluşturan 30 sanatçıdan oluşan bir birikime ev sahipliği yaptı. Belgesel, bu müzenin sonunda nasıl yeni "Pont des Arts" (Aşıklar Köprüsü) haline geldiğini ve sanatçıların başarısının yıllar önceki hayallerinin ötesine nasıl geçtiğini gösteriyor.

6 Şubat 2023 Depremi hepimiz için bir dönüm noktası oldu. İnsanlar evlerini, yuvalarını, ailelerini ve arkadaşlarını kaybetti. Ancak tüm bu kayıplara rağmen kadınlar olağanüstü bir güçle kendilerini toparlamayı başardılar ve önce kendi çevrelerine ve ailelerine, sonra da diğer insanlara yardım etmeye başladılar. Belgeselimizde, Hatay depreminin ardından kendi ayakları üzerinde durmayı başaran ve ardından başkalarına umut ışığı olup onların hayata tutunmalarına yardımcı olan altı farklı kadının hikayesini anlatıyoruz

Doğu Sırbistan'da, büyü ve endüstri arasında bölünmüş ikili bir kimliğe sahip bir kasabada, kaderi her ikisine de dışsal olarak bağlı olan bir aile, geleneklerinin ve gelecek nesillerinin hayatta kalmasını sağlamak için ellerinden geleni yapar. Ömür boyu madencilik yapan Dragan Markovic, ejderha avcıları soyunun sonuncusudur; kız kardeşi Desa ise maden işçisi ailelerin hakları için mücadele ederek onun mirasını sürdürmeye çalışan sendika liderinin dul eşidir.

Bir film yönetmeni adayı, kayıttan mezuniyete kadar Brezilya'nın en önemli üniversitelerinden birinde yaşadığı deneyimi filme alıyor. Yıllar geçtikçe, benzeri görülmemiş bir eğitim kriziyle karşı karşıya kalan öğrencilerin umutlarını ve korkularını takip ediyoruz.

Bu belgesel, gökyüzünün büyüsüne kapılan ve onu fotoğraflarla yakalayan tutkulu astro-fotoğrafçıları keşfetmeye odaklanıyor. Geceleri karanlıkla örtülü uzak yerlerde, teleskoplar, kamera ekipmanları ve teknik bilgilerle donanmış bu cesur ve hırslı fotoğrafçılar, yıldızların, galaksilerin ve diğer gök cisimlerinin muhteşem görüntülerini yakalamak için mücadele ediyor.

BLOK, buradan ve oradan gelen, giden, kalan ve her zaman öyle olan insanlardır. Topluluklarının yaşamını düzenleyen, çok farklı şekillerde yaşanılan ortak bir alan. Değişmez fizikselliği ile içinde sakladığı gerçek hikayeleri başarılı olmadan gizlemeye çalışıyor. Ama içinde hepimiz varız ve "öteki" ile ilgili klişelerimizi ve önyargılarımızı kıran, karmaşıklıklar ve sürprizlerle dolu bir gerçekliğe katkıda bulunacak bir şeylerimiz var. THE BLOCK'da hepimiz büyük bir bütünün küçük bir parçasıyız ve aynı zamanda küçük parçalardan oluşan büyük bir bütünüz. Bu küçük şeyler bizi tanımlıyor, bizi farklılaştırıyor ve bizi diğerlerine bağlıyor.

10 drag sanatçısı, baskılanan gerçekliklerine ve onu kontrol edenlere isyan ederken teselliyi birbirlerinde bulurlar.

Mezopotamya’da başlayan gelenek günümüzde etkisini az da olsa devam ettiriyor. Urfa Mardin Diyarbakır şehirlerinde yaşayan insanlarımız bu bitmekte olan DEQ kültürünü devam ettirmektedir. Farklı inançlar ve kültürel miraslar, DEQ'in yapılış biçimi ve onlara yükledikleri anlamları anlatır.

Atilla Arslan’ın yalnızca fotoğrafçılığı değil, aynı zamanda sahip olduğu arşivle kent belleğine kattığı değer üzerine yapılmış bir belgesel.

Konur Sokak'ın zaman içindeki dönüşümü, konuyla yakından ilgili kişilerle görüşülerek, sokağın karakterlerinin belirlendiği sahneler kullanılarak ve sokağın doğal akışı gözlemlenerek inceleniyor. Arşiv görüntülerinin de katkısıyla Konur Sokak'ın değişimi anlatılıyor.

Memleketini ziyaret eden yaşlı bir kadın, kardeşiyle paylaştığı sevinçten en mutlu hissettiği zamana kadar uzun zamandır kayıp olan anılarını düşünürken, kaçınılmaz olan karşısında nostaljiye olan ihtiyacımızın giderek arttığını fark eder.

"Antakya Miladı", 13 medeniyete ve 3 semavi dine ev sahipliği yapmış Hatay'daki Ortodoks Hıristiyan cemaatinin 6 Şubat 2023'te yaşanan deprem felaketinin ardından gerçekleştirdiği ilk Noel kutlamalarına odaklanıyor. Depremin ardından harabeye dönen şehirde, Noel kutlamaları cemaat için sadece bir bayramı değil, aynı zamanda bir "miladı" -yeniden doğuşu- temsil ediyor. Büyük kayıplar veren topluluk, kaybettikleri kiliselerini ve yıkılan evlerini hatırlamak için bir araya gelirken, sadece geçmişi onurlandırmakla kalmıyor, aynı zamanda geleceğe de bir köprü kuruyor. Böylesine derin bir trajediden sonra bile insanların İsa'nın doğumunu kutlamak için bir araya gelmesi ve yeniden bağ kurması, dini bir ritüel olmanın ötesine geçerek toplumsal iyileşmeyi de simgeliyor.

Jos ile tanışın. Peyzaj geliştiricisi ve sentropik tarımsal ormancılık uzmanıdır. Misyonu, peyzajları zenginleştirmek ve ekosistemleri yeniden sağlıklı hale getirmektir. Enerji, gıda ve biyoçeşitlilik konularındaki eşsiz vizyonu, biz insanları özümüze, yani yararlı bir tür olduğumuza geri döndürecek araçlar sunuyor.

Doğanın ve tercüme edilemeyen kelimelerin beklenmedik bir şekilde ortaya çıktığı gerçeküstü bir havaalanında yolculuk.

Sofia, Ekim 2019'da Mar Menor'da binlerce balığın ölümü hayatını sonsuza dek değiştirdiğinde 12 yaşındadır. Balık avının durmasından etkilenen bir balıkçı olan babası teknesini satmaya ve Kanada'da yeni bir hayata başlamaya karar verir. Sofia, Mar Menor'dan gelen ilk çevre mültecisi olur. 2056'da geri dönecektir.

1982'de Kuzey Carolina eyaletinin zehirli atık depolama sahasına karşı mücadele ederek çevresel adalet hareketine ilham veren ve çevresel ırkçılık kavramını dile getiren Güney Amerika'daki kırsal bir topluluğun hikayesi.

Biri Edebiyat, Diğeri Görsel-İşitsel Alanda Eğitim Almış İki Kardeş, İspanya İç Savaşı'a Katılımları Sırasında Büyük Amcaları Juan Bernier'in İzinden Gitmek İçin Güçlerini birleştirdiler.

Anadilin genellikle göz ardı edildiği bir bölgede, Hindistan'ın Madhya Pradesh kentinden genç bir Bundelkhandi (bir kabile lehçesi) rapçisi ilk albümü üzerinde yorulmadan çalışıyor. Maddi sıkıntılar ve kaynak yetersizliğiyle karşı karşıya kalan Ankit'in kafasındaki soru şudur: Bunu başarabilecek midir ve bunun bedeli ne olacaktır?

İkonlar ama kısa ömürlüler İskoç Punk grubu The Skids 1970'lerde sahneye çıktığında parlak bir ışık saçtı, kırk yıl sonra geri döndüler ve hala dünyayı ateşe veriyorlar.

Anna, isminin gerçek adı olup olmadığını bilmiyor. Çünkü bu ismin sesinin belirsiz hatırası dışında, erken çocukluğuyla ilgili tek bir şey hatırlıyor: müthiş bir korku. Doktorlardan, iğnelerden ve kurtuluş gününde bir parça şekerin acı-tatlı tadından. Anna Strishkowa, 4 Aralık 1943'te Auschwitz'in rampasında durduğunda henüz yürümeye başlayan bir çocuktur. Ne anne babasının isimlerini, ne de nerede doğduğunu biliyor. Çekimler başlamadan kısa bir süre önce Putin, Ukrayna'yı işgal eder. Kiev'e düşen bombalar Anna'yı çocukluğunun dehşet dolu günlerine geri götürür. Luigi onu Kiev'den Mannheim'a getirmeyi teklif eder. Ama Anna reddeder. Hitler onun kimliğini elinden almıştır ve Putin'in evini ondan almasına izin vermek istemez.

(Film İngilizce – Hintçe diyalog ve İngilizce altyazılı olarak gösterilecektir) Terk edilmiş evler ve arabalar ilgi çekicidir. Ölü bir umutla, yalnızlık havası içinde, çaresizce kendi hayatlarının karanlığa gömülüşüne tanıklık etmeye devam ediyorlar. Bu evler üzerine bir film yapmaya çalışırken, vaka çalışması için psikolog arkadaşım Wasim ile tanıştım. İşte o zaman, çok uzun zamandır uğraştığım psikolojik bir durum olan 'terk edilme korkusu'ndan muzdarip olduğumu fark ettim.

"Mandi teyze..?" / "Evet Harper?" / "Ben şişman mıyım?" Yeğeni o sırada 5 yaşındaydı ve bu konuşma usta fotoğrafçı Mandi Lynn'in sinir uçlarına dokunmuştu. Neden 5 yaşındaki bir çocuk kalça açıklığı konusunda endişeleniyordu? Gelecek neslin de kendi hayatını etkileyen aynı enerji tüketen vücut utancıyla karşı karşıya kalacağından endişe eden Mandi, onlar için bir "Altın Göğüslü Gerçeklik Duvarı" oluşturmaya karar verdi. Aralık 2016'da Mandi sosyal medyaya bir ilan vererek kadınlardan göğüslerini altın kile bulamalarını ve fotoğraflarını çekmelerini istedi. İlk fotoğraf çekimi için altı kadın geldi. Sayı kısa sürede 100'e ulaştı ve bir buçuk yıl sonra "Altın Göğüslü Kalkan Duvarı" 320 kişiye ulaştı. Bu belgesel, bugüne kadar Yeni Zelanda Film Komisyonu'ndan Fresh Shorts fonu kazanan tek belgesel oldu. ...

Teófilo del Valle'nin yaşamı 24 Şubat 1976'da Elda'daki işçi eylemiyle kesişti. Silahlı bir polis memuru genç işçi Teófilo del Valle'yi öldürür. Bu, I. Juan Carlos'un Devlet Başkanı olmasından bu yana silahlı polisler tarafından gerçekleştirilen ilk ölümdür. Mahkeme başkanı, zanlı aleyhindeki suçlayıcı kanıtların gizlenmesi için yapılan büyük baskılara rağmen faili adalete teslim etmeye çalışır. O gece yaşanan trajik olaylar ve ardından gelen sonucun ayrıntıları on yıllar boyunca gizli kalmıştır. Bu belgesel, tarihimizin önemli bir bölümüne ışık tutmakta ve bugün sahip olduğumuz haklardan yararlanabilmemiz için pek çok kişinin mücadele ettiği bir dönemi vurgulamaktadır.

Yaz aylarında dağ otlaklarındaki yaşam, Cuneo Alpleri'nde çobanlık yapan bir ailenin jest ve alışkanlıklarının günlük hayatı, geri dönecek yazın peşinde

Yaşlılık herkesi yakalar ve bunun için bir çare yoktur. Koszalin'de yaşayan Stanislaw ve Maria bir zamanlar bağımsızlığın timsaliydiler. Bugün ise yaşlılıklarını sürdürüyor ve günlük yaşamın zorluklarıyla mücadele ediyorlar. Özellikle 83 yaşındaki Maria, zor bir karaktere sahip ve şehirde sık sık yönünü kaybediyor ve belgeleri yanlış yere koyuyor. Stanislaw kızı Ewa'dan yardım ister.

Asturias'ın küçük bir köyündeki hayvan yetiştiricileri, Kurtları koruyan yasa tasarısının geçmesine karşı çıkıyor. Kurda karşı duyulan korku ve tedirginliğin bir portresi. Gece uluması vadide yankılanıyor. Kültürel geçmişimiz, çoğumuzun batıl inançlarımız, efsanevi ve ahlaki bakışımızla ilişkilendirdiği bir yaşam tarzı; korku ve nefretin kökeni, kolektif bilinçaltımız üzerine düşünmemizi sağlayan anlar ve hikayelerden oluşan bir koleksiyon.

Rocco'nun İzleri, Güney İtalyalı şair, sosyal araştırmacı ve siyasetçi Rocco Scotellaro'nun ikonografik ve metaforik izlerini aramak üzere geçmişin ve bugünün Basilicata'sında bir yolculuktur. Zavattini Prize 2018/2019'un bir parçası olarak geliştirilen bu belgesel kısa film, heterojen görsel-işitsel materyalleri -arşivsel ve gözlemsel tarzda özel olarak çekilmiş- yan yana getirerek geçmiş ve bugün arasında bir kısa devre oluşturuyor.

Kırgızistan'ın nefes kesen doğasının kucağında, atların gücüyle iç içe bir yaşam süren Kırgız bir gencin ilham verici öyküsünü anlatan bu belgesel, izleyicilerini büyüleyici bir yolculuğa çıkarıyor. Kırgızistan'ın engin dağları ve uçsuz bucaksız bozkırları, Daniar'ın büyük hayalleri ve sınır tanımayan azmiyle buluşuyor.

Sanatçı-yönetmen Kutluğ Ataman, Türkiye'nin doğusunda bulunan ata topraklarında, hayvanlar ve sanatın iç içe geçtiği bir mimarlık ve sanat çiftliği oluşturma sürecindedir. Proje kapsamında, hayvan barınakları ve sanat atölyeleri inşa etmekle görevlendirilen tanınmış Türk mimarlar, çevresel faktörler ve yerel mimari malzeme tekniklerinin getirdiği zorluklarla yüzleşmektedir. Bu zorlukların üstesinden gelmek için Ataman, hem mimarlarla sıkı bir işbirliği içinde çalışmakta hem de projenin bölge için getireceği değeri vurgulayarak yerel halkın desteğini ve kabulünü kazanmaya çalışmaktadır.

"Nowhere To Flee" yasadışı yollardan göç etmeye çalışan iki Suriyeli gencin zorlu yolculuklarını anlatan kısa bir belgesel. Gençlerden biri Suriye'nin kuzeyinden Türkiye'ye, diğeri ise Türkiye'den Yunanistan üzerinden Avrupa'ya gitmeye çalışıyor. Film, bu iki gencin yaşadıkları üzerinden, hem Suriye'de hem de Türkiye'de devam eden Suriyeli göç krizinin ardında yatan savaş, ekonomik zorluklar, ırkçılık ve sınırlı fırsatlar gibi karmaşık nedenlere değiniyor. Bu güçlü belgesel, kaçacak hiçbir yer yokmuş gibi görünen bir dünyada sığınma arayanların karşılaştığı sert gerçekleri vurguluyor.

Her bir manzara, zamanın acımasızca böldüğü gezegenimizin bir anısını yansıtıyor. Sophie Cauvin, otuz yılı aşkın bir süredir doğanın bu parçalanmış anılarıyla ilişki kurmak ve onları sanat eserlerinde ölümsüzleştirmek için bir yolculuk yapıyor.

Şehrin yoksul, unutulmuş bir Roman mahallesinde yaşayan bir hikâye anlatıcısı tarafından anlatılan; hayallerle gerçeklerin iç içe geçtiği bir masal.

Hikâye, erkek esnafın egemen olduğu bir otogarda tuvalet görevlisi olarak çalışan tek kadın olan 55 yaşındaki Hatice'nin hayat hikâyesini konu alıyor. Babası küçük yaşta annesini öldürmüş, annesi mezara, babası ise hapse girmiştir. Adana'da yetimhanede büyüyen karakterimizin hikâyesine tanıklık ederken, Hatice'nin gözünden otogardaki farklı hayatlara da tanıklık edeceğiz.

Kadınların, çoğunlukla erkeklerin çalıştığı fiziksel ve psikolojik olarak zorlayıcı mesleklerde erkeklerle aynı statüde çok başarılı bir şekilde çalışabildiğini, Avrupa şampiyonu kadın boksör, kadın muhtar ve kadın lastik şoförü ile açıklıyor.

Giovanni'nin Smyrna'sı" İzmir'in tarihi ve kültürel zenginliğine odaklanan bir kent belgeseli. Giovanni adlı bir flaneurün gözünden anlatılan belgesel, izleyicilere İzmir'in sokaklarını, mimarisini ve kültürünü keşfetme fırsatı sunuyor. Giovanni şehrin bilinmeyen köşelerini keşfederken, yerel halkla daha önce yaşadığı etkileşimler ve bu etkileşimlerden öğrendikleri, İzmir'in zengin tarihini ve kültürel çeşitliliğini gözler önüne seriyor. Dr. Simber R. Atay'ın flaneur kavramını ele aldığı belgesel, kentin geçmişten günümüze hikâyesini anlatırken hem görsel hem de duygusal bir yolculuk sunuyor.

Akdur uyandığında kendini derin bir obruğun içinde bulur ve Dünya'ya karşı sorumluluğunun farkına varır.

Bu belgesel, Kıbrıs'ın Lefke bölgesindeki Cyprus Mines Corporation (C.M.C.) madencilik faaliyetlerinin neden olduğu çevre kirliliği ve sağlık sorunlarını inceliyor. Madenin geride bıraktığı ağır metaller ve zehirli atıklar bölgedeki tarım ve su kaynaklarını kirletmiş, kanser vakalarında artışa ve büyük bir ekolojik felakete yol açmıştır. Bölge sakinlerinin tanıklıkları ve bilimsel araştırmalarla desteklenen film, Lefke'nin bir zamanlar verimli olan topraklarının C.M.C.'nin faaliyetleri nedeniyle nasıl geri dönülemez bir şekilde zarar gördüğünü vurguluyor.

ABD'nin Afganistan'dan askerlerini çekmesini takip eden aylarda, Kabilli genç bir çift, İstanbul'un karanlık ve tehlikeli Afgan mahallesi Zeytinburnu'nun yolunu tutar. Transseksüel bir kadın olan Malika, hayatının aşkı Mohamed ile birlikte, ailelerinin namus cinayeti planından ve Taliban'ın ölümcül cezalarından kaçarak, Türkiye'de yeni ve daha iyi bir hayata kavuşma umuduyla birbirlerine duydukları yasak aşkı geliştirmeye çalışmaktadır. Bir gün gidecek hiçbir yeri olmayan, kaldırımda oturan genç ve evsiz “İlham ”ın yanından geçerler ve kendi kurdukları ailelerine bir kişi daha katmaya karar verirler. Üçü birlikte yoksulluk, sınır dışı edilme korkusu, günlük taciz, cinsel şiddet ve cinsel kimlik kriziyle karşı karşıyadır. Ancak birbirlerine olan destekleri, ne pahasına olursa olsun hayalleri için savaşmalarını sağlar.

"Bir grup belgeselci, "LoQum" olarak da bilinen ünlü rapçi Deniz'in radikal bir terör örgütüyle ilişkisini konu alan bir belgesel hazırlamaya girişir. Belgeselin çekimleri devam ederken, kamera hem LoQum hem de terörist grupla ilgili bazı sırları yakalar ve belgeler. Gerçek ile yalan arasındaki saydam sınırı incelikle resmeden bu film, seyirciyi ciddi bir kafa karışıklığı içinde bırakmayı vaat ediyor."

Türk Tabipleri Birliği, Şubat 2023'te meydana gelen depremlerin ardından, depremden etkilenen ve geçici olarak bölgede görevlendirilen sağlık çalışanlarıyla dayanışmak için hızla çalışmalara başladı. TTB, depremin yıkıcı etkilerini gözlemlemek, sağlık alanındaki sorunları tespit etmek, çözüm önerileri sunmak ve kamu otoritesini uyarmak amacıyla raporlama çalışmaları yürüttü. TTB, 6 Şubat sabahı saat 4.17'de meydana gelen ilk depremin sabahında hızla harekete geçerek diğer meslek odaları, sendikalar ve sivil toplum örgütleriyle bir araya geldi ve Deprem Kriz Masası'nı kurdu. DUVARSIZ ODALAR Dayanışmadan Damlayan Umut belgeseli, Türkiye - Suriye Depremleri sonrasında Türk Tabipleri Birliği'nin, bölgede gönüllü olarak çalışan doktorların ve bölgedeki tabip odalarının kolektif bir emekle örgütlediği tıbbi dayanışmanın öyküsünü anlatıyor.

Kendi Zamanlarında, Srija, Tuhnu ve Jhumur adlı üç kadının üç yıl boyunca aşk, kayıp, çocukluk, arkadaşlık ve aidiyet üzerine düşündükleri bir anlatı yolculuğu; deneyimlerinin evrimi, Kalküta kentinin ve banliyölerinin doğası gereği dinamik ve giderek kişiselleşen bir kaleydoskopuyla kendini gösterirken yüzlerini hiç görmüyoruz.

2015 yılında annem Eiko, küçük kız kardeşi Akiko'yu kanserden kaybetti. Akiko'nun son arzusu Hasami'deki aile mezarlığına defnedilmemek, istismarcılarının -kardeşlerinin ve diğer aile üyelerinin- yanında ebediyen dinlenmeyi reddetmekti. Eiko, kız kardeşinin dileğini onurlandırmak için Akiko'nun küllerini yakınında tutuyor ve hala onun dinlenebileceği huzurlu bir yer arıyor. Hasami (Makas), rüya gibi canlandırmalar ve samimi röportajlardan oluşan zengin bir dokuyla, bir kız çocuğunun annesini anlama ve istismarcı geçmişinden kurtulma yolculuğuna destek olma arayışını gözler önüne seriyor. Bu kısa, deneysel belgesel kuşaklar arası travmayı, iyileşmeyi, aile içi şiddeti, anne-kız arasındaki karmaşık bağı, Japon-Amerikan kimliğini ve derin bir kayıptan sonra ilerlemenin kalp ağrısını araştırıyor. Film, Butoh dansçılarının ve Eiko'nun performanslarını bir araya getirerek hafızayı harekete, duyguyu da katarsise dönüştürüyor.

Türkiye'nin Ege ve Akdeniz bölgelerindeki ormanlık alanlarda yaşayan ve Tahtacılar olarak da bilinen Alevi Müslüman Türkmenlerin ahşap işçiliği kültürünü anlatan belgesel film.Alanında uzman akademisyenlerle birlikte, Tahtacı kültürünün geçmişten günümüze uzanan yolculuğunda, bu kültürün hikâyelerini, örf, adet, gelenek ve göreneklerini, bir dizi köyü yaşam alanlarında ziyaret ederek, röportajlar ve arşiv görüntüleri eşiğinde izleyiciyi görsel-işitsel bir bilgilendirme deneyimine davet eden film, günümüz Tahtacılarının yaşamlarına da ışık tutuyor.

Film, Türkiye'nin kültür mirası tarihi kenti Safranbolu'nun yıllardır ıssız bir köyü olan Yayla köyünün dokunaklı hikâyesini anlatıyor. Safranbolu'nun eşsiz tarihinin gölgesinde, küreselleşmenin etkisiyle yalnızlığa terk edilen bir köyün hikâyesi. Terk edilmenin nedenlerini ve sonuçlarını vurgulayarak, izleyiciyle derin ve duygusal bir bağ kuruyor.

Bu belgesel, Mardin'in Midyat ilçesine bağlı İzbırak köyünde doğan ve yaşayan Rahine Hatune'nin sıra dışı yaşam öyküsüne odaklanıyor. Çocukluk yıllarından başlayarak Rahine Hatune'nin doğduğu topraklardan Almanya'ya göçünü ve köklerine dönme kararını takip eden film, kurduğu vakıf aracılığıyla insanlığa yaptığı katkıları gözler önüne seriyor. Vakfı aracılığıyla gerçekleştirdiği hayırseverlik projeleri savaş mağdurlarına, yetimlere ve yoksullara umut oluyor. Belgesel, onun ilham verici yolculuğunu, zorluklarla dolu hayatını, inanç dolu mücadelesini ve Süryani kültürünün inceliklerini bir araya getiriyor.

İnternet çağının kazanımlarından biri olan ‘yeni medya’nın Türkiye’de yeterince tanınmayan iletişim formatı ‘web belgesel’, anlatıcının odağına aldığı konuyu tercih ettiği derinlikte ve detay yoğunluğunda işlemesini sağlar; okuyucu/izleyiciyi farklı etkileşim süreçlerine sokarak aktifleştirir. Belgesel fotoğrafçı Yücel Tunca, yönetmenliğini yaptığı “Sinema Bergama” ve “Alacakaranlıkta 30 Yıl: Madımak Katliamı” adlı çalışmalar üzerinden web belgeselleri değerlendiriyor.

57 yaşındaki Oğuz Koç bir keçe yapım sanatçısı. Annesini kaybettiğinden beri, Konya'daki terk edilmiş evi nadiren ziyaret ediyor, çünkü bu duruma hala alışabilmiş değil. Anılarını yansıtabileceği ve annesinin neşeli ruhunu hissedebileceği yeni sanat eserleri yaratmayı planlıyor. Bu amaçla çocukluğunun geçtiği evi ziyaret eder ve anılarının izini sürer. Bu, onunla vedalaşmak için bir ritüel, ruhunu özgürleştirmek için bir yol ve kendini bugünle bütünleştirmenin bir yolu. Kendisi için anlamı olan ve çalışmalarında kullanabileceği malzemeleri toplar. Bahçelerine ektiklerini yansıttığı bir duvar halısı yaratır. Bu dönüşüm Oğuz için yeni bir başlangıç olacak mıdır?

Karakterimiz daha önce hiç görmediği memleketi Erzurum'a doğru tek başına uzun bir yolculuğa çıkmaya karar verir. Yakın zamanda kaybettiği bir akrabasının anısı ve yaşadıkları eşliğinde köklerine doğru çıktığı bu doğu yolculuğu, şimdi, geçmiş ve gelecek arasında gidip gelir ve kaderin yazgısını karakterin bakış açısından anlatır.

Uluslarası İzmir Fuarı Kültür Park alanı içerisinde yer alan lunapark, yıllardır olduğu gibi binlerce kişiyi ağırlarken, ansızın İzmir Büyük Şehir Belediyisi'nin Kültür Park alanında özel işletme istememesi nedenine bağlı olarak 30/10/2019 tarihli tahliye kararı ile kapanır. Kısa bir zaman sonra dünyayı etkis altına alan pandemi ile beraber ülke genelinde belirsiz bir bürokrasinin meydana çıkmasıyla, lunapark ve içinde ki işçiler yıllarca sürecek, amansız bir bekleyişe mahkum edilir. Sonu belli olmayan bu sıkıcı bekleyiş, lunaparkta yeni doğal yaşama ve işçiler için alışılmışın dışında bir hayata kapı açar.

"BİZ" belgeseli sekiz ay boyunca yürütülen eğitici drama faaliyetlerine odaklanıyor. Farklı zihinsel gelişim gösteren bir grup yetişkinle yarı yapılandırılmış oturumlarımızda, gerçek yaşamın provasını andıran bu sahnelerde, bireylerin yaşamla bütünleşmesine tanık oluyoruz.

İranlı ressam ve akademisyen Farzin Rahneshin, İran'da kendini ve sanatını yaratmaya çalışmış, ancak bir dizi büyük engelle karşılaşmıştır. Topluma yabancılaşan Farzin, geçici bir süreliğine İstanbul'a gelir. Göç sonrası sanatında İstanbul'da da aynı güçlü etkiyi gördüğünü belirten ressam, yaşadığı yerin sanatını nasıl etkilediğini anlatıyor.